Ana içeriğe atla

Loading...

UYARLAMA DAVASI BİLGİ NOTU

KONUNUN ÖZETİ VE DEĞERLENDİRMELER:       

Sözleşmeler hukukuna hâkim olan en önemli ilkelerden biri ahde vefa ilkesidir. Bu ilkeye göre sözleşmenin tarafları her durumda sözleşmeye riayet etmeli, ona sadık kalmalıdır. Bu ilkenin sınırını ise sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması oluşturur. [1]Sözleşmenin uyarlanması; sonradan ortaya çıkan ve sözleşme hükümlerinin aynen uygulanmasını fiilen veya hukuken olanaksız hale getiren sebeplerle, sözleşmenin oluşan yeni koşullara uygun hale getirilmesini ifade eder.[i] [2]Sözleşmenin kurulduğu andaki şartlar sonradan esaslı olarak değişirse taraflar sözleşmenin uyarlanmasını talep edebilirler.

Sözleşmenin akdedilmesinden sonra ortaya çıkan ve tarafların sözleşmeden beklentilerine uymayan, taraflardan sözleşme ile bağlı kalmalarının beklenemeyeceği bu tip durumlarda karşılaşılan sorunun ahde vefa ilkesi ile çözülemeyeceği anlaşıldığından; Türk Medeni Kanunun 2. maddesi ile düzenlenmiş olan dürüstlük kuralı çerçevesinde, sözleşmenin kurulduğu sırada önceden görülemeyen durumlar karşısında edim dengesi bozulmuş olan sözleşme taraflarının sözleşme hükümleri ile ne miktarda bağlı olacağını veya bağlı olunup olunmayacağını düzenlemek gerekmiştir.[3]

Türk Borçlar Kanunu (“Kanun”) ‘Borçlar ve Borç   ilişkilerinin Sona Ermesi’  Başlıklı Üçüncü Bölümünün Birinci Ayrımında yer alan ‘Sona Erme Halleri’ altında yer alan sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması, eğer uyarlama mümkün değilse sona erdirilmesi imkanı tanıyan aşırı ifa güçlüğü madde 138’de  düzenlenmektedir. Söz konusu düzenlemeyi içeren madde 138 metnine göre:

Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.”         

Madde metni incelemesine göre aşırı ifa güçlüğüne düşen borçlunun kanunun bu  hükmünden yararlanabilmesi için gerekli koşullar şunlardır:

1- Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun ortaya çıkması

Belirtmek gerekir ki öngörülme açısından olayların önceden tahmin edilebilir nitelikte olma meselesi, ilgili sözleşme tarafının sonradan ortaya çıkan gelişmeleri bilmesi veya bilmiş olması yönünden değil, olayların normal akışına ve makul düşünce tarzına göre bu gelişmeleri hesaba katmak durumunda olup olmaması yönüyle değerlendirilir. Bu durumda mücbir sebep teşkil eden bütün olaylar, makul düşünen bir insan tarafından öngörülebilecek nitelik taşımadığından, önceden tahmin edilemez niteliktedir. Nitekim ülkemizde dövize endeksli banka kredisi ile konut satın alınmasına karşın, zaman zaman meydana gelen ekonomik krizler sonucu döviz kurlarının ani artışlar gösterdiği ve alıcıların bu yüzden alış bedelinin iki katı kadar bedel ödemek zorunda kaldıkları bilinmektedir. Buna karşılık; normal pahalılık, para değerinin düşmesi, hava şartlarındaki değişiklikler ve mevzuattaki normal düzenlemeler önceden tahmin edilebilir nitelikte sayılır.[4]

Değinilmesi gereken bir diğer mesele ise olağanüstülükten anlaşılması gerekenin ne olduğudur. Buna göre, oluşan değişikliğin olağanüstü olması yeterlidir, mücbir sebep boyutlarına varan bir değişiklik olması şart değildir. Uyarlamadan yararlanabilmek  için aranan olağanüstü değişikliğin mutlaka doğal afet, savaş vb. bir durum olması gerektiği de söylenemez. Sözleşme edimleri arasındaki dengenin bozulmasına neden olan bu olaylar toplumun tüm kesimlerini etkiler biçimde savaş, doğal afet, devalüasyon ve benzeri  nitelikte olabileceği gibi, yalnızca sözleşen tarafları veya toplumun bir kısmını etkileyen niteliği haiz de olabilir.[5] Nitekim mücbir sebep oluşturmamakla birlikte taraflar üzerinde ciddi ve ağır sonuçlar doğurmuş olan değişiklikler de sözleşmenin uyarlanmasına sebep olabilir. Burada önemli olan sözleşmenin taraflarının içinde bulunduğu durum olmalı ve değişikliğin olağanüstü niteliği yine sözleşmenin tarafları temel alınarak tespit edilmelidir.[6]

2- Değişen Koşullar Nedeniyle Tarafların Yüklendikleri Edimler Arasındaki Dengenin Aşırı Ölçüde Bozulmuş Olması

Sözleşmenin uyarlanması edim ve karşı edim arasındaki dengenin fahiş ölçüde bozulması halinde mümkün olacaktır. Bu noktada ifanın makul bir iş adamı için tahammül edilemez dereceyi bulması aranmaktadır. Uyarlama için edimler arasında meydana gelen dengesizliğin ağır olması ve açık olması gerekir ve dengesizliğin ayrıca katlanılmaz olması aranmaz. Edimler arasındaki denge o denli bozulmalıdır ki, borçludan edimini ifa etmesinin talep edilmesi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmelidir.

3- İfa güçlüğünün oluşumuna borçlunun etki alanından kaynaklanan bir sebebin katkıda bulunmaması

Sözleşmenin kurulduğu andaki şartlar daha sonra olağanüstü bir şekilde değişmiş olsa dahi bu değişiklik borçludan kaynaklanan bir sebeple gerçekleşmişse artık TBK m. 138 hükmü uyarınca uyarlama talep edilmesi mümkün olmayacaktır. [7]

4- Borçludan edimini sözleşmedeki şartlarla ifa etmesini istemenin dürüstlük kurallarına aykırı düşmesi

5- Borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması

Hükmün düzenleme biçiminden, sözleşmenin uyarlanmasının sürekli borç ilişkilerine özgü bir sorun olarak görülmediği, ani edimli borç ilişkilerinde de uyarlamanın mümkün olabileceği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin kurulması ile ifa anı arasında belirli bir süre olması durumunda ani edimli sözleşmelerin de uyarlanması mümkündür. Sözleşmenin kuruluşu ile ifası arasındaki süre kısa olsa dahi, bu süre içerisinde meydana gelen esaslı durum değişikliği sonucu işlem temeli çökmüşse sözleşme uyarlanabilir. Nitekim madde hükmünde yer alan “Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkı yerine fesih hakkını kullanır.” ifadesinin karşıt yorumundan çıkan anlam “ani edimli sözleşmelerde sözleşmeden dönme hakkının” kullanılacağıdır. Yargıtay’ın son dönemlerdeki içtihatlarında doktrindeki hakim görüş doğrultusunda görüşünü değiştirerek ani edimli sözleşmelerde de uyarlamanın mümkün olabileceği yönünde hüküm kurduğu kararları da mevcuttur.

Madde fıkrasının son cümlesinde hükmün yabancı  para borçlarında da uygulanacağı düzenleme altına alınmıştır. Dolayısıyla,  yabancı para borçlusu öngörülemez kur değişiklikleri sebebi ile aşırı ifa güçlüğüne düşerse bu madde hükmünden faydalanabilecektir. [8] Ancak tam da bu noktada doktrinde oldukça eleştirilen Yargıtay,  Türkiye’de meydana gelen döviz kuru artışlarının “öngörülemeyen” bir durum olmadığına kararlarında yer vermiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun aşırı ifa güçlüğü hususunda vermiş olduğu ilke kararına göre:

“Uyuşmazlık; “Konut Finansman Kredi Sözleşmesi”nin uyarlama koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkindir. Davacı Japon Yeni’nin TL karşısında aşırı değer kazandığını ve bu suretle işlem temelinin çöktüğünü ileri sürerek uyarlama talebinde bulunmuştur.Türkiye’de yıllardan beri ekonomik paketler açılmakta, ancak istikrarlı bir ekonomiye kavuşamamaktadır. Devalüasyonların ülkemiz açısından önceden tahmin edilemeyecek bir keyfiyet olmadığı, kur politikalarının her an değişebileceği bir gerçektir. Devalüasyon ve ekonomik krizlerin aniden oluşmadığı, piyasadaki belli ekonomik darboğazlardan sonra meydana geldiği bilinmektedir.Ülkemizde 1958 yılından beri devalüasyonlar ilan edilmekte sık sık para ayarlamaları yapılmakta, Türk parasının değeri dolar ve diğer yabancı paralar karşısında düşürülmektedir. Ülkemizdeki istikrarsız ekonomik durum davacı tarafından tahmin olunabilecek bir keyfiyettir. Somut olayda uyarlamanın koşullarından olan öngörülmezlik unsuru oluşmamıştır.”[9]

Yargıtay içtihatlarına göre Türkiye’de ekonominin kötü gidişine bağlı olarak döviz kurlarındaki yükselmeler, devalüasyonlar gibi sıkıntılar öngörülemez değildir. Dolayısıyla taraflar tacir ise basiretli davranma yükümlülükleri bulunduğu için söz konusu durumları tahmin etmelilerdir.[10]

Ancak Yargıtay’ın bu yönde vermiş olduğu kararlar doktrinde oldukça eleştirilmektedir. Doktrinde verilen örnekler arasında para değerinin önemli ölçüde düşmesi de öngörülemeyen olağanüstü bir durum olarak sayılmıştır. Gerçekten de Türkiye ekonomisine baktığımızda son yıllarda döviz kurunun çok kısa sürelerde çok fazla arttığı gözlenmektedir ve bu öngörülemez bir durum yaratmıştır. 04.01.2021 tarihinde 7,3602 Dolar/TL olan dolar kuru 6.12.2021 tarihinde 13,8295 Dolar/TL olmuştur. Yalnızca 1 senede dolar kuru 6,4 TL civarında artmıştır. Yargıtay birçok kararında Türkiye ekonomisinde devalüasyonların, krizlerin çok sık yaşandığını ve bu durumların öngörülemez olmadığını ifade etmiştir. Ancak 2000’li yılların başından sonra Yargıtay’ın söylediği şekilde büyük ekonomik krizlere rastlanmamış dolar kuru son yıllarda büyük oranda artış göstermiştir. Her ne kadar 2013 yılına kadar olan döviz kuru artışı öngörülemeyen ve dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde sözleşme şartlarını zorlayacak seviyelerde olmasa da 2013 yılından beri ve hatta son 2 yılda ne kadar yükseleceği öngörülemeyecek şekilde hızla artmıştır. Bu durumun yapılan sözleşmeler açısından aşırı ifa güçlüğü hususunu gündeme getirebileceği gözden kaçırılmamalıdır.

TBK.m.138 hükmü, “işlem temelinin çökmesi” hallerinden sadece ifa güçlüğünde uyarlamaya imkân tanımış gözükmektedir. Aşırı ifa güçlüğünün yanı sıra, edimler arasındaki dengenin bozulması ve sözleşme ile izlenen amacın boşa çıkması halleri de işlem temelinin çökmesi kapsamında değerlendirilmektedir. Ne var ki bu hallere madde metninde yer verilmemiştir. Dolayısıyla ifa güçlüğü dışında işlem temelinin çöktüğü diğer hallerde sorunun MK.m.2 ve m.1/f.2 hükümlerine dayanılarak içtihat yoluyla çözümlenmesi gerekecektir.[11]

Madde metninden de anlaşıldığı üzere kanunun düzenlemesi karşısında taraflar sözleşmenin uyarlanmasını ancak hâkimden talep edebilecek yani bir uyarlama davası açmak yoluyla sağlayabileceklerdir. Sözleşmenin uyarlanması talebi, yenilik doğuran bir hakkın kullanılması niteliğindedir ve dolayısıyla yenilik doğuran haklarla ilgili özellikleri taşır. Bu sistemde uyuşmazlık hâkimin önüne gelmeden önce uyarlama açısından tarafların bir hakkı bulunmamaktadır. Sözleşmenin taraflarından birinin bir dilekçe ile mahkemeye başvurması üzerine, sözleşmenin uyarlanması süreci başlamış olacaktır. Nitekim taraflardan birinin sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması talebi karşısında hâkim öncelikle sözleşmede, daha sonra kanunda, uyarlamaya ilişkin bir hüküm bulunup bulunmadığını, araştıracak ve ne sözleşmede ne de kanunda bir hüküm yoksa ancak o takdirde sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasının gerekip gerekmediğini inceleyecektir. Yargıtay da bu görüştedir:

“… Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı taktirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir.”[12]

Bu noktada hâkimin soyut olarak değil; somut olayın tüm durumları ve özellikle de tarafların menfaati dikkate alınarak bir değerlendirme yapması gerekecektir. Hâkimin bu değerlendirmeyi yaparken sadece sözleşmenin içeriğinden hareket etmesi, tarafların mali durumu gibi sözleşme içeriğine dâhil olmayan durumları dikkate almaması gerekir. Hâkim, TMK m.2/1 hükmüne göre, dürüstlük kuralı çerçevesinde sözleşme boşluğunu tamamlamalıdır.

Uyarlamanın mümkün olmadığının anlaşılması halinde ise sözleşen taraflar dönme haklarını kullanabileceklerdir.

Hâkimin yapılan yargılama sonucunda sözleşmenin uyarlanmasına karar vermesi ve sözleşme edimleri arasında yer alan aşırı nisbetsizliğin giderilmesi yönündeki hükmü ise inşai nitelikte bir karardır. Hâkimin inşai nitelikteki kararı hükmün verilmesi ile kendiliğinden hüküm doğurur bu kararın ayrıca icra edilmesine gerek yoktur. Ancak inşai hükmün aynı zamanda başka edimlere de mahkûmiyeti içermesi durumunda bu edimlerin alınması için hükmün icraya konulması mümkündür.

Uyarlama hakkının muhatabı, karşı tarafın yapmış olduğu uyarlama bildirimi üzerine hâkime başvurarak aşırı ifa güçlüğü koşullarının oluşmadığını ve bu nedenle uyarlama bildiriminin geçersiz olduğunu tespit ettirebilir. Bu durumda hâkimin uyarlama şartlarının mevcut olup olmadığını tespit edeceği bu dava menfi tespit davası olacaktır.[13]

MEVZUAT VE KAYNAKLAR:  TBK, TMK, Yargıtay Kararları ve Doktrin.

 

------------------------------------------------------------------------

[1] Kaya, Ü. (2016). SÖZLEŞMENİN UYARLANMASINDA SONRADAN DEĞİŞEN ŞARTLAR VE ÖNGÖRÜLEMEZLİK İLKESİ . Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi , Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi - Hukuk Araştırmaları Dergisi , 1569-1593 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/maruhad/issue/36500/358676
[2] Süzgün, G. (2018). SÖZLEŞMENİN DEĞİŞEN ŞARTLARA UYARLANMASI. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı. S.4-129
[3] Kaya, Ü. (2016). SÖZLEŞMENİN UYARLANMASINDA SONRADAN DEĞİŞEN ŞARTLAR VE ÖNGÖRÜLEMEZLİK İLKESİ . Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi , Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi - Hukuk Araştırmaları Dergisi , 1569-1593 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/maruhad/issue/36500/358676
[4] Süzgün, G. (2018). SÖZLEŞMENİN DEĞİŞEN ŞARTLARA UYARLANMASI. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı. S.4-129
[6] Kaya, Ü. (2016). SÖZLEŞMENİN UYARLANMASINDA SONRADAN DEĞİŞEN ŞARTLAR VE ÖNGÖRÜLEMEZLİK İLKESİ . Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi , Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi - Hukuk Araştırmaları Dergisi , 1569-1593 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/maruhad/issue/36500/358676
[7] Süzgün, G. (2018). SÖZLEŞMENİN DEĞİŞEN ŞARTLARA UYARLANMASI. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı. S.4-129
[8] Okyay,Y. (2018). Döviz Üzerinden Yapılan Sözleşmelerde İşlem Temelinin Çökmesi Ve Sözleşmenin Uyarlanması Talebi. Retriewed from:
https://okyayevren.com/yayinlar/doviz-uzerinden-yapilan-sozlesmelerde-islem-temelinin-cokmesi-ve-sozlesmenin-uyarlanmasi-talebi/
[9] YARGITAY HGK E. 2014/13-1614 K. 2014/900 T. 12.11.2014
[10] Okyay,Y. (2018). Döviz Üzerinden Yapılan Sözleşmelerde İşlem Temelinin Çökmesi Ve Sözleşmenin Uyarlanması Talebi. Retriewed from:
https://okyayevren.com/yayinlar/doviz-uzerinden-yapilan-sozlesmelerde-islem-temelinin-cokmesi-ve-sozlesmenin-uyarlanmasi-talebi/
[11] Süzgün, G. (2018). SÖZLEŞMENİN DEĞİŞEN ŞARTLARA UYARLANMASI. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı. S.4-129
[12] YARGITAY 13. HD E. 2013/16898 K. 2014/18895 T. 13.06.2014
[13] Süzgün, G. (2018). SÖZLEŞMENİN DEĞİŞEN ŞARTLARA UYARLANMASI. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı. S.4-129

0 Yorumlar

Yorum Yap

Kısıtlı HTML

  • İzin verilen HTML etiketleri: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.