Ana içeriğe atla

Loading...

TÜRK HUKUKU’NA GÖRE ALACAĞIN TAHSİLİ USULLERİ

Türk Hukuku’na göre bir alacağı tahsil etmenin yollarından biri dava açmak iken bir diğeri de icra takibi başlatmak yani alacağını Devlet zoruyla borçludan talep etmektir. Alacağın tahsiline ilişkin aşağıda vereceğimiz bu bilgiler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu kapsamında düzenlenmektedir.

 

Bir borcun doğumu iradeye dayalı olabileceği gibi irade dışında da gerçekleşmiş olabilir.

  • İradeye dayalı olarak bir borcun meydana gelmesi istenmiş ise buna hukuki işlemden doğan borç denilir ve sözleşmeler bu şekilde borç doğurur.
  • Borç iradeye dayalı olmakla birlikte iradenin kusurlu olmasından kaynaklanmış ve bu nedenle başkasına verilen zararların tazmin borcu doğmuş ise buna da haksız fiilden doğan borç denilmektedir.
  • Borcun doğumunun iradeye dayanmaması halinde, bir şahsın malvarlığı azalırken diğer bir şahsın malvarlığı bir sebep olmaksızın zenginleştiyse buna da sebepsiz zenginleşmeden doğan borç denilmektedir. Yahut doğrudan bir kanunun bir yükümlülük yüklemesiyle de borç irade dışı doğmuş olabilir.

 

Yukarıda açıklandığı üzere yasal yollardan doğmuş olan bir borcun borçlusu tarafından ödenmemesi halinde alacaklı olan kişinin alacağını tahsil etmek üzere kanun yoluna başvurması gerekmektedir. Türk Hukuku’na göre alacağını tahsil etmek isteyen bir kişinin başvurabileceği iki yol bulunmaktadır. Bunlardan ilki dava açmak, diğeri ise icra takibi başlatmaktır.

 

İfası mümkün olan ve muaccel hale gelmiş her borç için ifa davası açılabilir. Para borçlarında ifanın imkansızlığı söz konusu değildir bu nedenle borcun muaccel hale gelmesi yeterlidir. İfa davası sonunda borçlu borcunu ifaya mahkum edilecektir. Mahkeme tarafından verilen bu ilamın icrası için ise cebri icra yoluna başvurulması gerekmektedir. İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen bu takip yoluna ilamlı icra takibi denilmektedir. Bu takip yoluna başvurulması neticesinde borçlunun mallarının haciz veya iflas yoluyla paraya çevrilmesi suretiyle alacaklının alacağını tahsil etmesi sağlanır.

 

Borcun ifasının mümkün olmaması veya gereği gibi ifa edilmemiş olması durumunda alacaklı, bu durumdan doğan zararının giderilmesini borçludan isteyebilir. Borçlu bu olayda kendisinin bir kusuru bulunmadığını ispat etmediği takdirde, alacaklının bunda doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Bu durumda alacaklı tarafından borçlu kişiye karşı tazminat davası açılacaktır. Tazminat davası açan alacaklı/davacı, borcun ifasının imkansız hale gelmesi yahut borcun gereği gibi ifa edilmemiş olması nedeniyle bir zarara uğradığını ve bu zarar ile borcun hiç veya gereği ifa edilememesi arasında uygun illiyet bağı olduğunu kanıtlamalıdır. Borcun hiç veya gereği gibi ifa edilememiş olması nedeniyle alacaklı, maddi zarara uğramış olabileceği gibi manevi zarara da uğramış olabilir.

 

Açılacak olan işbu davaların sonunda mahkeme tarafından verilen ilam gereği, borçlu taraf borcunu kendiliğinden yerine getirmediği takdirde, ilamlı icra takibi başlatılması gerekir. İlamlı icraya konu olabilecek borcun konusu para ve teminat verilmesi olabileceği gibi taşınır teslimi, çocuk teslimi, çocukla kişisel ilişki kurulması, taşınmazların tahliyesi ve teslimi de olabilir. Alacaklının ilamlı icra yoluna başvurabilmesi için elinde ilam veya ilam niteliğinde bir karar bulunmalıdır.

 

Alacaklı alacağını mahkeme ilamı ile tespit ettirmek zorunda değildir. Yalnızca para ve teminat alacakları için dava açma zorunluluğu olmadan ilamsız icra yoluna da başvurulabilir. İstisnai olarak bazı hallerde kiralanan taşınmazların ilamsız icra yoluyla tahliye edilebileceği de kabul edilmiştir. İlamsız icra takibi başlatmak için alacağın mahkeme ilamı ile tespit edilmesi gerekmediği gibi, alacağın bir senede bağlanmış olması da şart değildir.

 

Türk Hukuku’nda üç çeşit ilamsız icra takibi yolu bulunmaktadır. Bunlardan ilki genel haciz yoludur. Para alacağının bir kambiyo senedine bağlı olmadığı hallerde genel haciz yoluna başvurulacaktır. Eğer bir para alacağı kambiyo senedine (çek, poliçe, bono) bağlanmış ise alacaklı kambiyo senedine özgü haciz yoluna başvurabilir, bu da ikinci ilamsız icra takibi yoludur. Son ve istisnai olarak (kira bedelinin ödenmemesi ve kira süresinin sona ermesi hallerinde) kiralanan bir taşınmazın tahliyesinin ilamsız icraya konu edilmesi de mümkündür.

 

Sonuç olarak, kendiliğinden borcunu ödemeyen borçlu karşısında alacaklı taraf ya dava açma yoluna gitmeli ya da cebri icra yoluna başvurmalıdır.

0 Yorumlar

Yorum Yap

Kısıtlı HTML

  • İzin verilen HTML etiketleri: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.