Ana içeriğe atla

Loading...

MEDYA VE TOPLUM SAĞLIĞI

Ekonomik, teknolojik, sosyal ve kültürel alanlarda gerçekleşen değişim ve gelişmeler, kitle iletişim araçlarının (gazete, radyo, televizyon, sinema, internet gibi) toplumsal yaşamda önemli bir yere gelmesine sebebiyet vermiştir. Zaman içerisinde aile arasında, arkadaş çevresinde, okulda, işte yüz yüze olan iletişimin yerini kitle iletişim araçları almış ve kitle iletişim araçları üzerinden kısa zamanda geniş bir kitleye ulaşabilen medyanın, tüm alanlarda toplumun tutum, düşünce ve davranışlarını etkileme gücü artmıştır. 

 

Ülkemizde radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemekle görevli bir kamu tüzel kişiliği olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) ifadesiyle; “medya; kitap, gazete, dergi, radyo, televizyon, film, internet gibi kitle iletişim araçlarının tümünü kapsayan genel bir terimdir.[1]

 

Medya, toplumsal yapının bütünlüğünü koruma ve bilgi akışını hızlandırma fonksiyonuna sahiptir. Medya, bilgilerin, düşüncelerin ve haberlerin kamuoyu ile paylaşılmasında, gündem ve kamuoyu oluşturulmasında ciddi bir öneme sahiptir. Bu nedenle, teknoloji kullanımının en üst düzeye ulaştığı günümüzde kitle iletişim araçları ile güncel, doğru ve eksiksiz bilgi aktarımı, özellikle sağlık ile ilgili konularda, daha da önem kazanmaktadır.

 

Öyle ki, toplumun en çok bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gereken dönemler, olağanüstü durumların meydana geldiği dönemlerdir. Bu dönemlerde komplo teorileri, yalan haberler ve bilgiler her zamankinden daha çok ortaya çıkmaktadır. Toplumun yanlış bilgilendirilmesi, yanlış veriler ve bilgiler kamu güvenliği ve kamu sağlığı açısından ciddi bir tehlikedir. Bu hususa ilişkin en güncel örnek COVID-19 bulaşıcı hastalığıdır. Hastalık, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” olarak kayıtlara geçmiştir. SARS ve Ebola salgınlarında olduğu gibi bu dönemde de birçok medya kanalında bu virüs ile ilgili olarak birbiri ile çelişkili haberler yapılmakta ve izleyiciler/dinleyiciler tarafından kolayca geçerli bilgi olarak kabul edilen bu haberler ve bu haberlerin bireyler arasında hızla yayılması neticesinde toplumun ruhsal, sosyal ve bedensel sağlığını tehlikeye düşürmektedir.

 

Sağlık haberleri, ilgili çekici olma, sansasyon yaratma uğruna reyting almaya yönelik eylemler bir kenara bırakılarak, haberin yol açabileceği zararlar hesap edilerek yapılmalıdır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından hazırlanıp 1998 yılında kabul edilmiş ve 2019 yılında güncellenen son halini alan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin[2] 2. Bölümünde, Gazetecinin Doğru Davranış Kuralları düzenlenmiş olup, Sağlık başlığı altında şu ifadelere yer verilmiştir: “Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluğa sürükleyecek veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır. Tıbbi alandaki araştırmalar kesinleşmiş sonuçlar gibi yayınlanmamalıdır… bilimsel kanıt dayalı olmayan tanı ve tedavi yöntemlerine haberlerde yer verilmemelidir. İlaç tavsiyesinde asla bulunulmamalıdır…”  

 

Türk Tabipler Birliği[3], pandemi sürecinde hazırlamış olduğu bir etik bildirgesinde[4]; insan sağlığı ile ilgili olarak medyada ortaya çıkan sorunları tespit etmiştir. Tespit edilen sorunlardan bazıları şöyledir: 

  1. Bazı hastalıklar ile ilgili olarak, bilimsel anlamda kabul edilmemiş bir tıbbi girişimin, geçerli ve yaygın bir yöntem olarak sunulabilmesi,
  2. Haber yapılırken, sağlık alanındaki bilgi üretim hızının göz önünde bulundurulmaması,
  3. Toplumda yanlış rol modellerinin benimsenmesinde etkili olabilecek programlar yapılması.

 

Türk Tabipler Birliği aynı bildirgede, bu tespitlerine binaen medyaya ve medya çalışanlarına bazı önerilerde de bulunmuş; medyanın haber yapmadan önce ulaştığı bilgileri doğrulama sorumluluğu taşıması gerekliliğinden ve bunun için doğrudan sağlık meslek örgütleriyle doğrudan bağlantı kurmaları gerekliliğinden bahsetmiştir. Bu kapsamda, medya kuruluşlarının korku, panik ve öfkeye neden olabilecek yanlış bilgilerin önlenmesi maksadıyla Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi sağlık kuruluşlarıyla birlikte hareket etmesi ve resmi kaynaklar dışındaki haberlere yer vermemesi gerekir.

 

Pandemi sebebiyle yapılacak yayınlarda halkın doğru ve gerçek bilgilere ulaşması ve bu bilgiler doğrultusunda bilinçlenmesi toplum sağlığı açısından önemlidir. Zira, medya o kadar güçlü bir araçtır ki, milyonlara etki etmektedir.[5] Olmayan bir tedavi yönteminin varmış gibi gösterilmesi, tamamlanmamış tıbbi bir araştırma veya çalışmanın kesin sonuç alınmadan halk ile paylaşılması; medyanın toplum üzerindeki gücü ve haberin toplum arasında yayılma hızı dikkate alındığında, toplum üzerinde çok büyük bir etki yaratabileceği unutulmamalıdır.

 

6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un (“Kanun”) 8. maddesi uyarınca; radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmeti içeriğinin seçiminde editoryal sorumluluğu bulunan ve bu hizmetin düzenlenme ve yayınlanma biçimine karar veren kişiyi ifade eden medya hizmet sağlayıcılarının, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla ve belli ilkelere uygun olarak sunmaları, bu kapsamda, bir haberi tarafsızlık, gerçeklik, doğruluk ilkeleri esas alınarak hazırlamaları gerekir. Ayrıca, soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberleri, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlayamazlar (Kanun, m.8/1(ı)). Yayın hizmetleri genel sağlığa zarar verecek davranışları teşvik edemez (Kanun, m.8/1(l).

 

Yukarıda aktarılan Kanun maddesi ilgili bentlerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya Kanun hükümleri kapsamında üst kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ordamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinde yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdari para cezası miktarı, bu yazının hazırlandığı tarih itibariyle, radyo kuruluşları için 1.000 Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için 10.000 Türk Lirasından az olamaz. 

 

Şüphesiz, sağlık ile ilgili gerçekleştirilen yayınlarda yaşanabilecek olumsuzlukların tek sebebi medya değildir; bu noktada hekimlerin sorumluluğu da yadsınamaz. Sağlıkla ilgili haberlerin sağlıksız bir şekilde verilmesi, ancak hekimlerin de medyanın da meslek etik ilkelerine uygun ve birlikte etmesi ile mümkündür. Bu nedenle, medya tarafından durumun ciddiyeti göz önüne alınarak, halka yanlış örnek olunmasını engellemek adına . Sonuç olarak medyanın düzgün ve yarar sağlayacak şekilde kullanılması temel hedef olmalıdır. Zira, özellikle içinde bulunduğumuz dönemde bilginin önemi ve insanlar arasında doğru şekilde aktarılması önem arz etmektedir. 

 

Av. Kortan Toygar

[1] https://www.medyaokuryazarligi.gov.tr/sorular.php

[2] https://www.tgc.org.tr/bildirgeler/t%C3%BCrkiye-gazetecilik-hak-ve-sorumluluk-bildirgesi.html

[3] Türkiye’deki hekimlerin üye olabildiği, kamu kurumu niteliğinde meslekî bir kuruluştur.

[4] Medya ve Sağlık Bildirgesi, https://www.ttb.org.tr/makale_goster.php?Guid=d6542fcc-903e-11ea-9b7d-6d38d16eb233

[5]  Yrd. Doç. Dr. D. Ali Arslan, MEDYANIN TOPLUM, BİREY VE KÜLTÜR ÜZERİNE ETKİLERİ

0 Yorumlar

Yorum Yap

Kısıtlı HTML

  • İzin verilen HTML etiketleri: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.