Ana içeriğe atla

Loading...

NOTERLERİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

Noterler, gerçekleştirmiş oldukları iş ve işlemlerde hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için yaptıkları işlemleri belgelendirmektedirler ve Noterlik bir kamu hizmetidir. (Noterlik Kanunu madde 1) Görevi belge ve işlemlere resmiyet kazandırmak olan noterlerin, yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması da bu görevin zorunlu ve doğal bir sonucudur. Bu sebeple noterlerin tazminat sorumluluğunun, “kusursuz sorumluluk” hükümlerine tabi olduğu söylenebilmektedir.

Noterler, devlet adına bir takım kamusal yetkileri de kullanmak suretiyle; belgeleri ve beyanları resmîleştiren ve aksinin kanıtlanmasını güçleştiren hatta neredeyse imkânsız hâle getiren, hukukî sonuçlar doğuracak belgelerin düzenlenmesi yetkisiyle donatılmıştır. Noterlik Kanunu’nun 82. ve İcra İflas Kanunu’nun 38. maddeleri gereğince; noterlerin düzenlemiş oldukları belgelere ispat gücü ve icra edilebilirlik açısından, özel ve ayrıcalıklı bir konum verilmiştir. Noterler, söz konusu kamu hizmetlerini yerine getirdikleri esnada her türlü özen ve dikkati göstermek zorundadırlar. Bu kadar önemli bir işin yapılmasıyla yetkili kılınan noterlerin sorumluluklarının da düzenlemeye paralel olması gerekmektedir.

1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi ” Noterlerin Hukuki Sorumlulukları” başlığı altında Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumluluklarını düzenlemektedir. Buna göre;

“Madde 162 – Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.

Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir.” denilmektedir.

Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiştir ve yukarıda bahsedildiği üzere; noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Burada kusursuz sorumluluktan kastedilen, zarar görenin yani davacının, kusuru kanıtlama yükümlülüğünün olmamasıdır. Zarar gören davacı, yalnızca, zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır. Uygun illiyet bağı ile kastedilen, noterin veya çalışanının yaptığı noterlik işlemlerinden dolayı herhangi bir zarar doğmuş olmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi yani Noter sorumlu tutulmayacaktır. Mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve bu durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulmaktadır. Buna göre, noter, gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak, gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilmektedir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesi durumudur. Bunun ispatı da yine davalı notere aittir.

Yargıtay uygulamasında da; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir.

Nitekim, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/849 E. , 2020/2393 K. sayılı kararında; “Zira, noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak sorumlu olacaktır. Somut olayda, dava dışı üçüncü kişinin kimlik bilgileri kullanılarak sahte kimlik düzenlendiği, bahse konu sahte kimlik esas alınarak, davaya konu araç satışının gerçekleştirildiği ortadadır. Hal böyle olunca, mahkemece; aslı temin edilemeyen, bu nedenle iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı tespit edilemeyen sahte nüfus cüzdanına istinaden, söz konusu araç satış işleminin yapıldığı, davalı noterin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, illiyet bağının kesildiğinin davalı noter tarafından ispat edilemediği, bozma sonrası ıslahın söz konusu olamayacağı dikkate alınarak, davanın 17 bin 500 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Hükmün davacı yararına bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Noterlerin kusursuz sorumluluğundan bahsederken aynı zamanda yukarıda yer alan Yargıtay Kararıyla bağlantılı olarak bahsedilmesi gereken husus; Noterlerin aynı zamanda ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevlerinin de bulunduğudur. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre; “Noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerini tamamen öğrenmekle yükümlüdür.” denilmektedir. Belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenmektedir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir. Belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine sahip olup olmamasıdır. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgenin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak; Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için şu şartlar aranır:

  • Noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması
  • Bu eylemden dolayı bir zararın doğması
  • Bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması

Burada önemle belirtilmesi gereken husus, bu şartların birlikte gerçekleşmesi gereğidir. Yani bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde noterin hukukî sorumluluğundan bahsedilememektedir.

Noterin bir kamu hizmeti ifa ettiği de dikkate alınarak sorumluluğun belirlenmesinde normal bir insanın göstereceği özenli davranış değil, aynı işi üstlenen noterlik mesleğinde çalışan bir kişinin göstermesi gereken objektif davranış esas alınacaktır (Hukuk Genel Kurulu, 09.05.2018 gün ve 2017/3-994 E., 2018/1048 K. Sayılı kararı).

Buradaki tazminat yükümlülüğü; sorumlu kişinin somut olaydaki bireysel davranışından ziyade, daha çok onun toplum ve ekonomi içindeki durumu ile kanunun ona yüklediği ihtimam ve özen görevine bağlanmaktadır.

Noterlerin yaptığı işlemler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani, özen yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı, zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa noter sorumluluğu doğmuş olacaktır (Hukuk Genel Kurulu, 27.05.2015 gün ve 2013/3-2329 E., 2015/1444 K. Sayılı kararı).

0 Yorumlar

Yorum Yap

Kısıtlı HTML

  • İzin verilen HTML etiketleri: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.