Ana içeriğe atla

Loading...

4721 SAYILI TÜRK MEDENI KANUNU’NUN 300.MADDESININ BIRINCI FIKRASININ İPTALI HUSUSUNDA YAPILAN İTIRAZ BAŞVURUSUNU DEĞERLENDIREN ANAYASA MAHKEMESI KARARI’NIN İNCELENMESI

İnceleme Konusu Karar        : Resmi Gazete’de 15.04.2020 tarihinde yayınlanan 2019/102 Esas 2019/99 Karar sayılı ve 25.12.2019 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı

 

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Hak Düşürücü Süreler başlıklı 300.maddesi:

 

Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer

 

İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer. 

 

Çocuğun dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer.

 

Yukarıdaki süreler geçtiği hâlde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.

           

Anayasa Mahkemesi tarafından işbu itiraza istinaden bakılmakta olan dava, Kanun’un 297.maddesinde iptal sebebi olarak öngörülen yanılma veya aldatma sebebine dayanılarak beş yıllık hak düşürücü süreden sonra açılan tanımanın iptali davası olarak belirtilmiş ve söz konusu davada korkutma nedeninin tanımanın iptali talebinin gerekçesini oluşturmadığı ve tanımanın üzerinden beş yıl geçmesinden sonra dava açıldığı gözetilerek; incelemenin “her herhalde tanımanın üzerinden beş yıl..” ibaresi ile sınırlı olarak ve “iptal sebebinin öğrenildiği” hususu çerçevesinde yapılmasına karar verilmiştir.

           

Türk Medeni Kanunu’nun 295.maddesinde yer alan “tanımanın”; babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmi senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanı ile olacağı ve aynı Kanunun 297.maddesi uyarınca yanılma, aldatma veya korkutma sebeplerine dayanarak tanıyan kişinin tanımanın iptalini dava edebileceği kabul edilmiştir. Tanımanın iptali davasına ilişkin hak düşürücü süreler Kanun’un 300.maddesinde yer almakla birlikte, madde metni yukarıda belirtilmiştir.

           

İnceleme konusu başvuru kararının temelini; Türk Medeni Kanunu’nun 289.maddesiyle ilgili yapılan itiraz başvurusu sonucunda Anayasa Mahkemesi tarafından anılan maddede yer alan “..her halde doğumdan başlayarak beş yıl..” ibaresini baba yönünden iptal edildiği[1], iptal edilen söz konusu kural ile itiraz konusu kural arasında bağlantı olduğu, itiraz konusu kuralın iptal edilmemesi halinde eşitlik ilkesine aykırı bir durumun oluşacağı ve çocuğu olmayan birisini iradesi fesada uğratılarak tanıyan kişinin dava açma hakkının belirli sürelerle sınırlandırılmasının hak arama özgürlüğünü kısıtlayacağı iddiaları oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından bu başvuru üç temel kıstas ile incelenmiştir: 

  • Etkili Yargısal Yol Sağlama Yükümlülüğü             : Anayasa Mahkemesi tarafından incelenen kuralda, tanıyanın dava açma hakkının her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşeceği belirtilmiş olmasına ek olarak Kanun’un 300.maddesinin dördüncü fıkrasında anılan maddedeki süreler geçtiği halde gecikmeyi haklı kılan sebebin varlığı durumunda bu sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açabileceğinin hükme bağlandığı ve bu çerçevede beş yıllık mutlak hak düşürücü sürenin geçmesi durumunda dahi tanıyan, gecikmesinde haklı bir neden olduğunu ispatladığı takdirde anılan fıkra uyarınca yeniden dava açma hakkına sahip olacağı kabul edilmektedir

 

Bu çerçevede tanıyana talebini ileri sürme hususunda elverişli koşulların oluşturulmasından sebeple Anayasa Mahkemesi tarafından etkili yargısal yolu sağlama yükümlülüğünün yerine getirildiği kabul edilmiştir.

  • Makul ve Objektif Temele Dayanma İlkesi           : Anayasa Mahkemesi Kanun’un 289.maddesinde yer alan nesebin reddi davasının konusunu ve 295.maddede yer alan tanımanın konusunu karşılaştırarak, her iki davanın hukuksal temelleri farklı olsa da davacılarının hukuki statülerinin benzer olduğunu belirtmiştir. İtiraz konusu kuralın da yer aldığı 300.maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen bir aylık ek sürenin beş yıllık hak düşürücü süre yönünden de geçerli olduğu belirtilmiş olup, 289.maddede yer alan soybağının reddi davasında yer alan hak düşürücü sürelerde haklı sebebe dayalı ek sürenin beş yıllık hak düşürücü süre için geçerli olmadığı, bunun sadece bir yıllık hak düşürücü süre yönünden öngörüldüğü açıkça ifade edildiğinden sebeple, her iki maddede yer alan farklı muamelenin makul ve objektif bir temele dayandığı kabul edilmiştir.
  • Ölçülülük İlkesi        : Anayasa Mahkemesi tarafından Kanun’un 300.maddesinin birinci fıkrasına yapılan itiraz ile getirilen kuraldaki farklı uygulamanın ölçülü olmasının gerekliliği belirtilmiş olup, itiraz konusu kuralın Kanun’un 300.maddesinin dördüncü fıkrasında öngörülen ve başlangıç anı ile ilgili olarak her olayın kendi koşulları içerisinde değerlendirilme imkânına elverişli bulunan bir aylık süre ile birlikte ele alındığında ölçülü olduğu kabul edilmiştir. 

 

Sonuç olarak; Anayasa Mahkemesi bu kararı ile itiraz edilen kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar vermiş olup, soybağı korkutma ile kurulan tanıyanın ebeveynlik ilişkisinin iptali hususundaki kanun maddesinin uygunluğunu kamu düzeni çerçevesinde kabul etmiştir.

[1] Anayasa Mahkemesi’nin 25/6/2009 tarihli ve E. 2008/30, K. 2009/96 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

0 Yorumlar

Yorum Yap

Kısıtlı HTML

  • İzin verilen HTML etiketleri: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.